UYDU TERİMLER SÖZLÜĞÜ
Güncelleme 14/11/2024
Actuator:
Hareketli bir anteni döndürmeye yarayan motor ve aksamından oluşan parça.
ADC-Analog to Digital Conversion:
Analog sinyalleri sayısal gösterimine dönüştürme işlemi.
AFC-Automatic Frequency Control:
Alıcıyı seçilen frekansa kenetleyen ve istasyonun zamanla kaymasını önleyen kontrol sistemi.
Aperture:
Antenin uydu sinyaline açık kalan kesiti.
AGC – Automatic Gain Control:
Devrenin çıkış seviyesini belli bir değerde sabit tutan kontrol sistemi. Bu devre, giriş sinyal seviyeleri değiştiği halde yükselticinin etkileme düzeyini otomatik olarak değiştirdiğinden çıkış seviyesi hep aynı kalır. Amplifier: Bir elektronik sinyalin kuvvetini arttırmak için kullanılır.
Analog:
Halen AM radyo ve çoğu telefon sistemlerinde kullanıldığı gibi bilgi aktarımının elektromanyetik akımdaki dalga şekli sürekli değiştirilerek yapıldığı sinyal iletişimi metodu.
Antenna:
Uydulardan gelen mikrodalga sinyalleri alıp uydu alıcısına gönderilmek üzere toplayan herhangi alet.
Antenna efficiency:
Antene gelen elektromanyetik enerjinin anten tarafından toplanan kısmının yüzde olarak değeri.
Aperture:
Parabolik antenin elektromanyetik enerjiyi toplayan kısmı.
Apex:
Hareketli antenin dönerken çizdiği yayın en üst noktası.
Attenuator
: Sinyali zayıflatan pasif eleman.
Attitude control:
Uydunun güneşe ve yere göre duruş konumunun kumandası.
AV – Audio Visual:
TV ve sesin tüm yönleriyle ilgili görsel-işitsel cihazlar.
Backhaul:
Sahadan merkeze dağıtılmak üzere gönderilen noktadan – noktaya görüntü aktarımı.
Bandwidth:
Elektromanyetik spektrumdaki bir frekans sahasıdır. Bir devrenin veya sistemin çalıştığı veya geçirdiği frekans bölgesinin genişliğini gösterir. Örneğin bir telefon hattında konuşma sesinin taşınabilmesi yaklaşık 3KHz bir bant genişliği gerektirir. Oysa yerel bir TV kanalı 6 MHz kullanır. Uydularda ise karışımın engellenebilmesi için daha geniş 17.5-72 MHz arası bir bant kullanılır.
Bandpass filter:
Sadece belli bir frekans bölgesini geçiren, onun altında ve üstündeki frekansları zayıflatan süzgeç devresi.
Beam
: Uydu yayın alanı.
Bird
: Haberleşme uyduları için argo
Bit
: En küçük dijital bilgi birimi.
Bit rate:
Dijital aktarımın hızı, Mbit/s olarak ifade edilir. Bir PAL resmin gönderimi için yaklaşık 5Mbit/s gerekirken, VHS için sadece 2.5 Mbit/s yeterlidir.
CATV – Cable TV :
Ortak bir santral yardımı ile birden fazla daireye TV işaretlerini dağıtan kablolu sistem.
CAM – Conditional Access Module:
Yayının alımını belirli bir grup kullanıcıyla sınırlamaya yarayan koşullu erişim modülü.
Carrier
: Bilgi sinyalini aktarmakta kullanılan, tek frekans işgal eden temel radyo sinyali. Analog sinyalde taşıyıcı gelen sinyale uyumlu olarak genliğiyle veya frekansıyla oynanarak modüle edilir. Analog çalışan uydu taşıyıcıları genellikle frekans modülasyonludur.
Carrier Frequency:
Ses, data ve görüntü sinyallerinin gönderildiği ana frekans.
C – Bandı:
3.7 – 4.2 GHz frekans bandı. Halen Kuzey Amerikada 22 uydu C-Bandı üzerinden neredeyse uydu / kablo şebekelerinin tüm yayın dağıtımını yapmaktadır. Güçleri transponder başına 5-11 watt olup amerikada gereken alıcı çanak çapları 5-12 feet (150-370cm) olmaktadır. Ancak 1992 den bu yana söz konusu uydular daha güçlü (10-17 watt) olanlarıyla yenilendiğinden bir C-bandı alıcı sistemin gerekli ortalama çanak çapı 90inch (230cm) dolayında olmaktadır.
Channel:
Bir yayının işgal ettiği toplam frekans bölgesi veya bu bölgenin özel numarası.
Clarke Belt/Orbit:
Doğrudan ekvatorun 36.000 km üstündeki yörüngede uydular yere göre sabit konumda kalabilmektedirler. Bu yörüngeye Arthur Clarke anısına bu isim verilmiş ve radyo, televizyon data yayınları yapan tüm haberleşme uyduları yerleştirilmiştir.
C/N – Carrier-to-Noise ratio:
Alınan işaretteki taşıyıcı gücünün gürültü gücüne oranının dB cinsinden ifadesi. Bir video sinyalinde C/N ne kadar büyük olursa resim de o kadar iyi olur. Codec coder: Dijital yayınlarda kodlama sistemi.
Combiner:
İki veya daha fazla sinyali birleştirmek için kullanılan alet veya sistem.
Compressed Digital TV:
Aynı transpozerde 8-10 TV kanalının birlikte bulunabilmesini sağlayacak şekilde, tekrarlanan bilgilerin ayıklanıp çıkartılarak hacmi küçültülen sayısallaştırılmış TV sinyali.
Compression:
Ses ve görüntü sinyallerinin aktarılması için gereken band genişliğinin azaltılmasını, böylece bir uydu transpozerinin kapasitesini arttırmayı amaçlayan uygulamaları işaret eder. Contrast: Bir resimde beyaz ile siyah arasındaki ışık şiddet oranı.
DAB – Digital Audio Broadcasting:
Dijital ses yayını.
D/A – Digital-to-Analog Converter:
Sayısal bir işareti sürekli analog bir işarete dönüştüren devre veya sistem.
dB: Desibel;
Sinyal şiddeti, volüm veya direnç yüzünden sinyal zayıflama miktarının logaritmik ifadesi olan bir analog ölçü birimi.
DBS – Direct Broadcast Satellite:
Ses ve görüntü sinyallerini uydu üzerinden, 11-13 GHz arasında yayınla doğrudan son kullanıcıya aktaran TV uydusu.
Decoder:
Şifreli TV yayınını çözmeye yarayan set üstü, kod çözücü cihaz. Dijital yayınlarla ilgili olarak kullanılan ve “codec” olarak bilinen digital coder, decoder ile karıştırılmamalıdır.
Demodülasyon:
Bir taşıyıcı üzerine modüle edilmiş olan bilgi sinyalinin taşıyıcının üzerinden geri alınması işlemi.
Despun:
Uydudaki antenin yeryüzüne dönük durmasını sağlayan yönlendirme.
Digital:
Bilgilerin ikili sayılara dönüştürülüp depolanması, gönderilmesine ilişkin yöntem. Sadece iki seviye kullanıldığından bu devrelerin gürültüye karşı duyarlılığı son derece azdır ve işaretler kalitelerinden hiçbir şey kaybetmeden saklanabilir ve çok uzaklara iletilebilir.
DiSEqC:
Uydu alıcılarının dışarıda bulunan antenleri seçme ve hareket motoru, şalter gibi cihazlara kumanda etmek için kullandığı işaretleşme sistemi.
Dish (Çanak):
Uydu anteni için kullanılan argo
Distortion:
İşaretteki bozulma.
Downconverter:
Alçak frekansa dönüştüren frekans değiştirici.
DSS – Digital Satellite System:
Dijital uydu sistemi.
DTH – Direct-to-Home:
“Amerikan Federal Haberleşme Komisyonu” tarafından uydu televizyon ve yayın endüstrilerine ilişkin, uydudan eve yayını ifade eden resmi terim.
DVB – Digital Video Broadcasting:
Dijital görüntü yayını standardı.
Echo Canceller:
Uydu telefon hatlarında yansıma etkisini azaltan veya yok eden elektronik devre.
Echo Effect:
Bir hoparlörden çıkan sesin zaman gecikmeli olarak elektronik yansıması. Günümüzde dijital eko gidericilerle bu yansıma büyük ölçüde yok edilebilmektedir.
Encoder:
Bir sinyali alıcı tarafından sadece özel bir çözücü kullanarak izlenebilecek şekilde, elektronik olarak değiştirme işlemi için kullanılan cihaz.
Encryption/Decryption (Şifreleme/Çözme):
Şifreleme bir görüntü ve/veya ses sinyalinin orijinal halinden başka bir hale dönüştürülmesi işlemidir. Çözme ise şifreleme işleminin tersi yapılarak sinyalin eski haline getirilmesidir.
Feedhorn:
Uydu sisteminin anten tarafından yansıtılan sinyalleri toplayıp odaklayan kısmıdır
F/D Ratio:
Bir parabolik antenin odak uzaklığının çapına oranı. Antenin derinliğini gösteren bir ölçü. Bu değer büyüdükçe çanak daha düz, küçüldükçe daha çukur olur.
Footprint:
Bir uyduya ait verici antenin yeterli güçte yayın yaptığı yeryüzü alanı.
Frequency:
Periyodik bir işaretin bir saniyedeki tekrarlanma sayısını ifade eder ve birimi hertz Hz’dir. Katlarını belirtmek için kilohertz, megahertz ve gigahertz terimleri kullanılmaktadır.
FSS:
Sabit Uydu Yayını
GSO:
Jeosenkron yörünge. Bu yörüngedeki uydular yeryüzü ile aynı hızla döndüklerinden turunu 24 saatte tamamlar ve bu yüzden bakıldıkları yerden sabit konumda görünürler.
Headend :
Uydulardan ve diğer kaynaklardan gelen sinyallerin sisteme verildiği bir kablo TV sistemleri kontrol merkezi.
HDTV-High Definition Television:
Standart televizyona göre daha geniş, iki misli satır sayısı olan, 1152×2048 pixel yüksek tanımlı televizyondur.
HF – High Frequency:
3,000-30,000 kilohertz arasındaki radyo frekans sinyalleri. HF radyo “kısa dalga” olarak bilinir.
High Definition Television:
Mevcut PAL , NTSC standartlarına göre resim kalitesini çok büyük ölçüde arttıran video işaretlerinin rezolüsyonunu yükselten teknoloji
Hybrid Satellite:
İki veya daha fazla farklı haberleşme yüklerini (mesela C bandı ve Ku bandı) aynı anda taşıyan bir uydu
Hz – Hertz;
Saniyede Cycle sayısı; bir saniyedeki tam elektrik dalgalarının sayısını ifade eden elektromanyetik frekans ölçü brimi. Bir kilohertz (KHz) saniyede bin saykl; bir megaHertz (MHz) is bir milyon; bir gigaHertz (GHz) bir milyardır
INMARSAT:
International Maritime Satellite Organization. Uluslararası denizcilik uydu teşkilatı
INTELSAT International Telecommunications Satellite Organization.
Uluslararası haberleşme uydu teşkilatı
IRD (integrated receiver decoder):
Uydu sinyallerini almaya ve işlemeye yarayan cihaz. Çıkışında video monitorlarının kullanabileceği temelbant video veya standart TV alıcılarının kullanabileceği RF olabilir..
Impulse Pay-Per-View – Bilgisayarlı bir sipariş işleme sistemine bağlı olarak tüketicinin bir canlı olay veya filmi sipariş edebilmesini mümkün kılan teknoloji. Bu teknoloji sayesinde çok kısa bir süre içinde çok sayıdaki sipariş işlemi yürürlüğe konulup karşılanabilmektedir
ISL – Inter Satellite Link:
Uyduların birlikte çalışmasını sağlamak için uydular arasında radyo dalgaları veya optik bağlantı kurularak gerçekleştirilen haberleşme sistemi.
ITU:
International Telecommunications Union. Uluslararası Haberleşme Birliği.
Ka-Band:
Ku-Band ından yukarıdaki bir frekans bandı, 18 ile 31 gigaHertz arasındadır.
Ku-Band:
11.7 -12.7 GHz (Gigahertz) frekans bandı. Bu band şu anda ABD de FCC tarafından 2 kısma bölünmüştür. İlki 11.7-12.2 GHz FSS (Fixed Satellite Service) olarak bilinir. Şu anda Kuzey amerikada 22 FSS Ku bandı uydusu mevcuttur. Güçleri transponder başına 20-45 watt arasıdır. Düzgün alınabilmesi için 90-150cm çanak gerekir. 12.2 – 12.7 GHz kısmında ise transponder başına 100-200 watt güçte BSS (Broadcast Satellite Service). uydular bulunur.Bunların yayınları 35-60cm çanaklarla alınabilir.
KHz:
KiloHertz. Bin hertz
LAN – Local Area Network:
Genellikle bilgisayarlar arası haberleşmeler için kullanılan, yerel ağı ifade eden standart haberleşme mimarisi
LEO – Low Earth Orbit:
Yeryüzüne 36,000 km den yakın mesafede bulunan “yere
yakın yörünge”
LNA – Low Noise Amplifier:
Yer istasyonunun alıcısı ile anten arasında bir ön yükseltici olarak kullanılan cihaz. Etkili olabilmesi için antene olabildiğince yakın olması gerekir.
LNB – Low Noise Blocker:
Çanağın topladığı uydu sinyallerini güçlendirip alıcı tünerinin işleyebileceği daha düşük frekans bandına indirir.
LNC – Low Noise Converter:
LNA ile DC alt dönüştürücünün antene takılmak üzere bir araya gelmesinden oluşur.
Low Power Satellite:
Genellikle 30 watt’dan az güçte RF sinyal yayınlayan uydular için kullanılır. Microwave: Frekansı 1-30 GHz arasında olan RF sinyali. Mikrodalga data, ses veya hemen her çeşit sinyal aktarımı için kullanılabilir.
MHz – MegaHertz:
Milyon hertz.
Modulation:
Bir bilgi sinyalinin gönderme amacıyla bir taşıyıcı üzerine yüklenmesi işlemi.
MPEG – The Moving Pictures Experts Group:
1988’de uydudan, yerden veya kabloyla gönderilecek görüntü, ses ve data sinyallerinin soysal kaynak kodlarını oluşturmak ve standartlaştırmak üzere kurulan ekip.
MPEG-1:
Hızı 1.5 Mbit/s’a kadar olan multimedya uygulamaları için bir sıkıştırma standardıdır.
MPEG-2 :
Dijital görüntü yayıncılığında kullanılan veri sıkıştırma standardı.
MPEG-2 MP@HL – Main Profile at High Level:
Yüksek tanımlı geniş ekran televizyon için benimsenen çok daha yüksek bit hızına sahip sistem.
Multicast:
Broadcast sözcüğünün bir alt grubudur ve belirli bir kullanıcı kitlesindeki birçok kişiye yapılan yayınlar için kullanılır.
Narrowcasting:
Sadece belirli bir kitleye ulaşmak üzere elektronik medya kullanılması.
NTSC – National Television Standards Committee:
Kuzey Amerika ve Japonya’da geçerli, 525 çizgi ve 30 görüntü/saniye özelliği taşıyan TV yayın standardını oluşturan komite. Open TV: Televizyon ve internet dünyasını birbirine yaklaştıran lisanslı yazılım.
Packet Data:
Depolanan bilgilerin “paket” denilen farklı birimler halinde gönderilme işlemi. Bu yöntemle kanal kapasitesi daha verimli kullanıldığı gibi aktarım da daha güvenli olur.
Pad :
Transponder kanal zayıflatması için argo. Bu transponderi çok kuvvetli sinyallerden korumak üzere devreye elektriksel direnç ekleyen bir elektronik cihazdır.
Pay-Cable/Pay-TV:
Ekstra abone ücretleriyle desteklenen yayın hizmetleri.
PCM – Pulse Code Modulation:
Darbe kodu kiplemesi. Phase: Bir işaretin başka bir referansa göre kaymasını gösteren açı.
PCS – Personal Communications System:
Bireysel haberleşme sistemi
PIN – Personal Identification Number:
Kişisel tanımlama kodu.
Pixel:
Görüntünün elemanıdır, tek bir oynanabilir noktadır.
Positioner:
Anten motoruna kumanda ederek önceden programlanan uydu konumlarına hareketi sağlayan elektronik cihaz.
QPSK – Quaternary Phase Shift Keying;
gönderme kapasitesinin arttırılmasına izin veren gönderim haberleşmelerinde kullanılan bir digital modülasyon düzenidir. Çeyrek dalga faz kaydırma anahtarlaması.
Receiver:
Antenden aldığı uydu yayınlarını televizyonun gösterebileceği sinyallere dönüştüren ev içi cihaz.
Reflector:
Antenin sinyal toplayan çanak şekilli yüzeyi için kullanılır.
RPM – Revolutions Per Minute:
Dakikada devir sayısı
Satellite:
Ekvatorun 22,237 mil yukarısında sabit yörüngede, dünyayla eşit hız ve aynı yönde dönen sofistike bir elektronik haberleşme istasyonu.
Satellite Antenna (Dish)
Çanak anten. Uydu sinyallerini toplamaya yarayan parabol geometrisinde bir antendir. Kullanıcı antenleri genellikle C-bandı için 1.5-3.7m ; K-bandı içinse 45-180cm dir.
Satellite Programmer :
Ev uydu çanaklarına veya kablo pazarına sunulmak üzere görüntü, ses, ve/veya data hizmetleri üreten, paketleyen veya dağıtan şirketlere verilen isimdir.
Scrambling:
TV yayınlarının izinsiz kişilerce alınmaması için şifreli olarak karıştırılması.
SECAM – Séquence Couleur à memoire:
Fransa’da geliştirilmiş, 625 çizgi, 50 görüntü/saniye özelliğinde renkli televizyon sistemidir.
Smartcard:
Dekoder cihazının içine kullanıcının kendi takabileceği kredi kartı boyutunda, elektronik anahtar ve yeni bilgisayar güvenlik sistemini kullanarak şifre güvenliğinin arttırılmasına imkan veren teknoloji.
SMATV – Satellite Master Antenna Television;
Bir konut sitesi veya otel için uydudan aldığı yayını dağıtan özel minyatür kablo sistemi.
SNG – Satellite Newsgathering:
Uydu yoluyla haber toplama.
Spectrum:
Ses, data ve televizyon aktarımında kullanılan elektromanyetik radyo dalgalarının frekans alanı.
Superstation:
Yayınlarının ülke çapında uydu antenleri ve kablo sistemleri aracılığıyla tüm ülkeye dağıtıldığı bir bölgesel TV istasyonu.
Sun Outage:
Güneş bir uydunun tam arkasından geçtiği sırada enerjisi bir an için uydununkiyle karışır ve onun yayınının alınmasını engeller. Her sene ilkbahar ve sonbahar dönence zamanlarında yılda 2 kere olmaktadır.
Tarife:
Herhangi bir kanal için istenen izleme ücreti.
Terrestrial:
Haberleşme dilinde bu yerden yere, karadan karaya yapılan haberleşme sistemleri için kullanılır.
Threshold:
Uydu alıcısının hassasiyetini gösteren ölçüdür. Değer ne kadar düşükse o kadar iyidir.
Transponder-Transmitter:
Uyduda bulunan ve bir TV sinyalini veya dar banttaki birçok data, ses kanallarını alıp yeryüzüne yayınlamaya yarayan cihaz. Bir haberleşme uydusunda 12-24 kadar transponder bulunur.
TVRO (Television Receive-Only):
Uydu TV yayınlarını sadece almaya yarayan ve gönderme yapamayan ev tipi uydu sistemlerini tanımlamak için kullanılan terimdir.
UHF – Ultra High Frequency:
500 ile 900 MHz aralığındaki ultra yüksek frekans sahası.
Uplink :
Aktarma için bir uyduya gönderme yapılması veya bu işte kullanılan çanak.
Value Added Service Provider:
Uydu haberleşmesinde uhdesindeki bir kapasiteyi üçüncü taraflara lease yapan şirketler için kullanılır.
VHF – Very High Frequency;
30 – 300 MHz arasındaki frekans bandı, 2-13 arasındaki TV kanallarını içerir.
VSAT :
Very Small Aperture Terminal; Özel ticari uygulamalar için yerden uyduya SCPC olarak görüntü, ses, data aktarımı istasyonu.
Zipping :
Bir videoteypten program izlerken reklamların geldiği yerde uzaktan kumandayla hızla ileri sardırma işlemi